Geçmiş zaman olur ki ... Seranın içinde , güneşin hamamında , bir çiçek daha ekiyorsun dakikalara . Aklın orada temiz , sıcak ama temiz . Koş koş bir acil iş için daha , klavyenin tuşlarına bas bas bas , dök dök dök , iş hazırlansın ve potaya girsin sayılar. Bir sigara yakayım , bir sigara içeyim bir nefes , her sigara dumanında ciğerlerimde oksijen alıyormuş gibi , bir elim ateşte dudağımın ıslaklığı sigara da.Tütünün yanışında , önümdeki yeşillikte o an uzaklaşır , uzaklaşır da soluğu senin yanında alırım.Terinin bir damlası daha düşer toprağa,.Ellerim telefonun tuşlarında gezinmeye başlar. Şimdi bir rüzgar boğazından geçecek belki de , o an beni hatırlayacaksın , toprağa düşen ter tanende eriyeceğim.
Bahar'dan kalma ... Gevşeme. Bu güneş bu ılımansı hava seni aldatmasın. Bak arka bahçedeki ağaca, beyaz beyaz çiçekler sarmış. Aklı sıra mutlu veya ağaç olmanın gerektirdiği gibi yaşıyor. Bilemem. O beyaz çiçeklere ne demeli ya? Güneş şımartıyor , onlarda gerim gerim salınıyorlar. Ama biri onlara söylemeli, sarsmalı , inanmayın demeli. Güzel günlere daha çok var. Zaman devir daim ettikçe biz kandırılmaya bağışıklık kazanıyor muyuz sanki?İnanmak mutluluktur diyebiliriz.Arkanı yaslamak şöyle ağzından çıkan kelimelerin gittiği gönle doğru.Bünye de bir yaz havası , radyoda ;